top of page
Yazarın fotoğrafıGökhan Sarı

MİRASIN REDDİ (REDDİ MİRAS) DAVASI



MİRASIN REDDİ (REDDİ MİRAS) DAVASININ HUKUKİ NİTELİĞİ NEDİR?

Mirasın reddi, diğer bir ifadeyle reddi miras kavramı; mirasbırakanın vefatı üzerine yasal veya atanmış mirasçıların vefat edenin her türlü borç ve alacaklarıyla birlikte ortaya çıkan mirasın hak ve yükümlülüklerini reddetmesi olarak tanımlanabilir.

Miras hukukunda geçerli olan külli halefiyet ilkesi doğrultusunda, yasal ve atanmış mirasçılar mirasbırakanın vefat etmesiyle birlikte kendiliğinden mirasçılık sıfatını kazanırlar. Mirasçılık sıfatı kazanıldığı andan itibaren mirasçılar artık mirasbırakanın borçlarından yalnız terekeye ait mallar ile değil kendi şahsi mal varlıklarıyla da sorumlu olacaklardır.

Türk Medeni Kanunu’nun 599. maddesi’nde “Miras, miras bırakanın ölümü ile mirasçılara derhal ve kanunen geçer.” denilmiştir. Bunun için kural olarak mirasçıların bir irade ortaya koymalarına lüzum yoktur. Külli halefiyet ilkesi sonucunda, miras bir bütün olarak ve re’sen mirasçılara geçecektir. Mirasbırakanın alacak ve borçları da mirasçılara geçmektedir. Mirasçılar bundan sadece tereke ile değil kendi kişisel mal varlıkları ile de sorumlu olacaklardır. Mirasbırakanın, borca batık olduğu durumlarda, mirasçıların bundan sorumlu olmaması için hukukumuz “mirasın reddi” imkânını öngörmüştür. Belli koşullar içerisinde; mirasçılar, mirasbırakanın borç ve alacaklarından oluşan mirasın hak ve yükümlülüklerine dair ret işlemini gerçekleştirebileceklerdir. Nitekim mirasçılar, mirasbırakanın mirasını kabul etmeye zorlanamayacak olduğundan kayıtsız ve şartsız reddetme hakkı verilmiştir. Mirasçı ret hakkını kullanmadığında ise miras kazanılmış olacaktır.

Türk Medeni Kanunu’nun öngördüğü mirasın reddi hakkına, yasal ve atanmış mirasçılar sahiptir. Mirasın reddi sadece mirasın intikali yapıldıktan sonra mümkün olmaktadır. Miras bırakanın ölmesiyle birlikte, geriye kalan miras kendiliğinden mirasçılara geçeceğinden ancak bu intikalden sonra miras reddedilebilmektedir. Kısacası mirasbırakan ölmeden ret hakkı doğmaz. Mirasbırakan vefat etmeden önce ancak mirastan feragat sözleşmesi yapılması ya da miras hakkının temliki yani devredilmesi mümkündür. Mirasın reddi, Türk Medeni Kanunu’nun 605-618. maddeleri arasında düzenlenmiştir.

Daha evvel de belirtmiş olduğumuz gibi mirasın paylaşılması ve reddi konular, atanmış veya yasal mirasçıları ilgilendiren mühim bir husustur. Yasal mirasçı, mirasbırakanın kan bağına dâhil olan zümre sistemine göre yasal olarak mirasçı olan kimsedir. Atanmış mirasçı ise yasal mirasçı olmamasına rağmen miras bırakanın ölüme bağlı tasarruf veya miras sözleşmesi ile atadığı mirasçılardır.

Atanmış veya yasal mirasçılar iki farklı şekilde “reddi miras” talebinde bulunabilirler:

  1. Mirasın Gerçek Reddi

  2. Mirasın Hükmen Reddi

Mirasın reddedilmesi kavram olarak terekenin kapsamındaki tüm hak ve borçların reddedilmesi anlamına gelmektedir. Bu açıdan mirası reddeden mirasçı terekeden kaynaklanan haklarına sahip olamayacaktır. Ayrıca mirası reddeden mirasçının, terekeden doğan borçları ödeme sorumluluğu da bulunmaz.


MİRASIN REDDİ (REDDİ MİRAS) DAVASI NE KADARLIK SÜRE İÇERİSİNDE AÇILMALIDIR?

Türk Medeni Kanunu, mirasın reddedilmesi için üç aylık hak düşürücü süre öngörülmüştür. Buna göre mirasbırakanın ölüm tarihinden veya mirasçının mirasçı olduğunu öğrendiği tarihten itibaren üç aylık süre içinde mirasın reddi talebinde bulunulması gerekir. Mirasçı tarafından süresinde ileri sürülen bu ret talebi, Sulh Hukuk Hâkiminin takdir yetkisi olmadan tescil edilecektir.

Mirasın reddine ilişkin olarak öngörülen üç aylık hak düşürücü süre, yasal mirasçılar için mirasçı olduklarını daha sonra öğrendiklerini ispat etmedikçe miras bırakanın ölüm tarihinden itibaren, atanmış mirasçılar için Sulh Mahkemesinin vasiyetnameyi resmi olarak açması ve onlara resmi olarak tebliğ ettiği tarihte işlemeye başlayacaktır. Bu yasal sürelerin başlangıç tarihleri Türk Medeni Kanunu’nun 606. maddesi’nde belirtilmiştir. Bu süre içinde reddedilmeyen miras kazanılmış olacaktır.

Mirasın reddine ilişkin diğer bir süre de Türk Medeni Kanunu’nun 626. maddesi’nde düzenlenmiştir. Bu maddeye göre, defteri inceleme süresi bittikten sonra her mirasçı, mahkemece bir ay içinde beyanda bulunmaya çağrılır. Koşullar gerektirdiği takdirde sulh mahkemesi, tereke mallarına yeni değer biçilmesi, uyuşmazlıkların çözümü ve benzeri durumlar için ek süre verebilir. Bu bir aylık süre, tereke defteri tutan Sulh Hukuk Mahkemesi’nin mirasçıları tereke hakkındaki kararlarını açıklamak üzere mahkemeye davet ettiği çağrının mirasçılara tebliği ile başlamaktadır.

Mirası reddetmeden ölen mirasçının ret hakkı kendi mirasçılarına geçer. Bu durumda ölen mirasçının yerine geçen mirasçının iki farklı ret hakkı doğmaktadır. Bu mirasçı ilk olarak kendi mirasbırakanının kendisine bıraktığı mirası ret hakkına sahiptir. İkinci hakkı ise kendi mirasbırakanına onun mirasbırakanından kalan mirası ret hakkına sahiptir. Mirasçı bu iki mirası reddedebileceği gibi sadece kendi mirasbırakanına kalan mirası da reddedebilir. Ancak mirasçı kendi mirasbırakanından kalan mirası reddedip, onun mirasbırakanına kalan mirası kabul edemez. Çünkü ilk miras, ona mirası reddetmeden ölen kendi mirasbırakanının terekesinin bir parçası olarak geçmektedir.

Türk Medeni Kanunu’nun 615. maddesi’ne göre, önemli sebeplerin varlığı hâlinde sulh hâkimi, yasal ve atanmış mirasçılara tanınmış olan ret süresini uzatabilir veya yeni bir süre tanıyabilir. Bunun için talebin haklı bir sebep içermesi gerekmektedir.

Sonuç olarak; mirasın reddi için kanunumuzda üç aylık hak düşürücü süre öngörülmüştür. Buna göre, mirasbırakanın vefat tarihinden veya mirasçının mirasçı olduğunu öğrendiği tarihten itibaren üç aylık süre içinde mirasın reddi talebinde bulunulması gerekir. Öngörülen bu süre, yasal mirasçılar için mirasçı olduklarını daha sonra öğrendiklerini ispat etmedikçe mirasbırakanın vefat tarihinden itibaren, atanmış mirasçılar için tasarrufun kendilerine resmen tebliğ edildiği tarihte işlemeye başlar. Bu süre içinde miras reddedilmezse, mirasçı tarafından kabul edilmiş sayılacaktır.


MİRASIN REDDİ (REDDİ MİRAS) NASIL GERÇEKLEŞTİRİLİR?

Mirasın reddi, mirasçılar tarafından sulh mahkemesine sözlü veya yazılı beyanla yapılır. Reddin kayıtsız ve şartsız olması gerekir. Sulh hâkimi, sözlü veya yazılı ret beyanını bir tutanakla tespit eder. Bu husus Türk Medeni Kanunu’nun 609. maddesi’nde bu husus açıkça belirtilmiştir. Mirasçı tarafından ortaya koyulan mirasın reddi beyanı, mirasın tümünü kapsayacak şekilde kayıtsız ve şartsız olarak yapılmazsa bu ret beyanı kabul görmeyecek ve mirasçı mirası iktisap edecektir.

Mirasçı tarafından ortaya koyulan mirasın reddi beyanı; yanılma, aldatma veya korkutma sonucu ortaya koyulmamışsa ret beyanının Sulh Hâkimince tescil işlemi yapıldıktan sonra tek taraflı olarak dönmek mümkün değildir. Yanılma, aldatma veya hile sonucu mirasçının ret beyanında bulunması halinde yapılan mirasın reddi işleminin iptali için talepte bulunulabilir.


MİRASIN REDDİ (REDDİ MİRAS) DAVASINDA GÖREVLİ MAHKEME HANGİSİDİR?

Mirasın reddi (Reddi Miras) davası, mirasın açılacağı yerin yani mirasbırakanın yerleşim yerinin Sulh Hukuk Mahkemesi’nde açılır. Türk Medeni Kanunu’nun 609. Maddesi’nde, ret beyanı mirasın açıldığı yerin Sulh Mahkemesi tarafından mahkemenin özel kütüğüne tescil edileceği belirtilmiştir. Mirası ret talebinde bulunan mirasçıya, talep etmesi halinde, mirası reddettiğine dair bir belge verilir.


MİRASIN REDDİ (REDDİ MİRAS) DAVASINDA YETKİLİ MAHKEME HANGİSİDİR?

Türk Medeni Kanunu’nun 609. maddesi’ne göre Mirasın Reddi (Reddi Miras) davalarında, yer yönünden yetkili mahkeme, mirasın açıldığı yerdeki Sulh Hukuk Mahkemesi’dir. Yani mirasbırakanın son yerleşim yerindeki Sulh Hukuk Mahkemeleri bu davalardaki yetkili mahkemelerdir. Davanın başka bir yargı yerinde açılması halinde mahkeme tarafından yetkisizlik kararı verilecektir.


MİRASIN GERÇEK REDDİ NEDİR? NASIL GERÇEKLEŞTİRİLİR?

Türk Medeni Kanunu’nun 609. maddesinde belirtmiş olduğu üzere; mirasın gerçek reddi, sulh hukuk hâkimliğine sözlü veya yazılı beyanla yapılmasıdır. Mirasçının mirası redde dair bulunacağı beyanı esnasında ayırt etme gücüne sahip ve ergin olması gerekmektedir. Mirastan ret talebinin süresinde yapılması halinde talep beyanı, sulh hukuk hâkimliğinin özel kütüğüne yazılacak ve reddeden mirasçı istediği takdirde reddi gösteren belge kendisine verilecektir.

Mirasın gerçek reddi, mirası reddetme hakkına sahip olan kişilerin yani yasal ve atanmış mirasçıların, yazılı veya sözlü olarak sulh hukuk hâkimine başvurmaları ve kayıtsız şartsız olarak kendi iradeleri ile mirası reddetmeleri manasına gelmektedir. Bu hususa ilişkin olarak düzenlenen vekâletnamede açıklık bulunduğu takdirde mirası reddetme hakkına sahip kişiler vekilleri aracılığı ile de reddi miras beyanını hâkimliğe bildirebilirler.


MİRASIN HÜKMEN REDDİ NEDİR? NASIL GERÇEKLEŞTİRİLİR?

Mirasbırakanın ölüm tarihinde ödemeden aczi açıkça belli ve resmi olarak tespit edilmişse miras reddedilmiş sayılır. Bu husus Türk Medeni Kanunu’nun 605. maddesinin 2. fıkrasında düzenlenmiştir. Mirasın hükmen reddinde, şartların varlığı halinde, herhangi bir irade açıklanmasına gerek yoktur. Bu halde kabul ve ret için bir süre de öngörülmemiştir. Bunun tespiti hâkimlikten her zaman istenebileceği gibi, tereke alacaklılarının açtıkları davalarda da her zaman ileri sürülebilmektedir.

Mirasın hükmen reddedilmesi durumunda da mirasçılar mirasın açılmasıyla terekeyi bir bütün olarak yani külli olarak kazanırlar fakat bu iktisap geçicidir. Mirasçı mirası reddettiğini beyan etmek zorunda değildir. Türk Medeni Kanunu’nun 605. maddesi’nde, mirasçıların ret süresini susarak geçirmeleri halinde mirası reddettikleri, genel kural olarak kabul edilmiştir. Mirasın hükmen reddi genel karine olarak kabul edildiğinden ötürü ret için mirasçıların beyanda bulunmalarına lüzum yoktur. Ancak mirasçı ilerde doğabilecek uyuşmazlıkları önlemek için Sulh Mahkemesine beyanda bulunabilir. Bu hususta dava açıp durumun tespit edilmesinde herhangi bir engel yoktur.

Mirasın hükmen reddinin başlıca şartı, mirasbırakanın vefatı anında borçlarını ödemekten aciz durumda olması ve ödemeden aczinin açıkça belli olması ya da borçlarını ödemeden aczinin resmen tespit edilmiş olmasıdır. Bu şartların varlığı halinde mirasçıların karine olarak mirası reddettikleri kabul edilir. Örnek vermek gerekirse; mirasbırakanın terekesinde yaklaşık 700 bin lira borcu ve 200 bin lira değerinde bir arabası kalmış ise aktifi pasifinden daha düşük olacaktır. Mirasbırakanın bıraktığı borç, bırakmış olduğu malın değerinden daha fazla olduğundan miras hükmen reddedilmiş sayılacaktır.

Mirasçılar, mirasbırakanın borçlarından dolayı tereke alacaklılarının kendilerine karşı açtıkları davalarda mirasın hükme reddini savunma olarak ileri sürebilirler. Bu savunma mahkemece hadise şeklinde incelenip karar verilebileceği gibi mirasçılara bu konuda iddialarını kanıtlamaları için makul bir süre de verilebilir. İcra İflas Kanunu’nun 68. maddesi’nin 4. fıkrası da bu açıklamalarımızı doğrular niteliktedir. İcra Mahkemeleri bu itirazı inceleme hususunda yetki sahibi değildir. Mirasçılar tarafından kendilerine karşı tereke borcundan dolayı açılacak takiplerde mirasın hükmen reddinin ileri sürülmesi ve devamında hükmen reddin tespit edilmesi hususunda açılacak davalarda görevli ve yetkili mahkeme Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun ilgili maddelerine göre belirlenir. Buna göre bu durumlarda yetkili mahkeme, takipte bulunan davalı tereke alacaklısının davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesidir. Görevli Mahkeme ise Asliye Hukuk Mahkemesi’dir.

Mirasın hükmen reddi süreye tabi tutulmamıştır. Hükmen ret talepli davada terekenin borcu, terekenin alacaklılarının kimliği konusunda açıklama yaptırılarak davanın alacaklılara yöneltilmesi, taraflara delil bildirme olanağı sağlanması, terekenin aktif ve pasifinin tespit edilmesi ve neticesine göre bir karar verilmesi gerekir.


MİRASIN REDDİ (REDDİ MİRAS) KARARI İPTAL EDİLEBİLİNİR Mİ?

Reddi mirasta bulunan mirasçı veya mirasçıların bu kararı iptal ettirebileceğine ilişkin olarak Türk Medeni Kanunu’nda bir düzenleme bulunmamaktadır. Ancak reddi mirasın geri alınmasına ilişkin Yargıtayın yerleşmiş içtihatlarında tüm mirasçıların geri almaya dair rızasının alınmasıyla bu hususun mümkün olabileceği belirtilmiştir.

Örnek göstermek gerekir ise mirasın reddi talebinde bulunan mirasçının vazgeçme isteğini belirtmesine karşılık olarak Yargıtay 14. Hukuk Dairesi 2016/12134 Esas, 2020/672 Karar sayılı kararında; davacı, sulh hukuk mahkemesinde 01.01.2016 tarihinde vefat eden murisin mirasının reddini tespit istemiştir. Mahkeme tarafından davanın kabulü ve reddin tesciline karar verilmiştir. Türk Medeni Kanunu uyarınca velayet, vesayet ve miras hükümlerinin uygulanmasına ilişkin tüzük gereğince ret hükmünün mirası ret kütüğüne kaydedilmesine karar verilmiştir. Ancak davacı, davadan vazgeçme isteğini ortaya koyarak temyiz başvurusunda bulunmuştur. Yargıtay, kural olarak mirasın kayıtsız ve koşulsuz reddine ilişkin beyanın sulh hukuk mahkemesine ulaşması sonrasında bu irade beyanında taraflı olarak dönülemeyeceğini belirtmiştir. Gerçek ret beyanı, mahkemeye ulaştıktan sonra ret beyanından yalnızca mirasçıların tamamının onayı veya açılacak olan reddin iptali davasının kabulü ile dönülebileceği belirtilmiştir. Dosyada vefat eden murisin davacıdan başka mirasçısının bulunup bulunmadığı, başka mirasçısının bulunması halinde ise davacının davadan vazgeçmesine muvafakatinin olup olmadığının sorulması gerekmektedir. Bu sebeple temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığı kanaati ile bozma yönünde karar verilmiştir.


MİRASIN REDDİNİN (REDDİ MİRASIN) İPTALİ DAVASININ ŞARTLARI NELERDİR?

  • Mirası reddeden mirasçının, reddettiği anda mevcut olan mallarının borçlarını ödemeye yetmemesi gerekir. Burada mirasçı aleyhine icra dairesinden bir ödemeden aciz belgesi alınmış olması şart değildir. Mirasın reddi anında inanılır alacakların bulunması kâfidir.

  • Mirasçının mirası reddederken alacaklılarını zarara sokmak amacını izlemiş bulunması gerekir. Bunu ispat yükü alacaklının üzerindedir.

  • Diğer bir şart ise mirası reddin iptalini talep eden alacaklıya karşı, mirasçı tarafından teminat gösterilmemiş olmasıdır.

Reddin iptali davasını altı ay içinde açmak gerekmektedir. Bu sürenin başlangıcı mirasçının mirası reddettiği gün olarak belirlenmiştir.


MİRASIN REDDİ (REDDİ MİRAS) HAKKI HANGİ HALLERDE DÜŞER?

Yasal süresi içinde mirası reddetmeyen mirasçı, mirası kayıtsız, şartsız kazanmış olur. Bu husus Türk Medeni Kanunu’nun 610. maddesinde düzenlenmiştir. Bu süre dolmadan, mirasçı olarak tereke işlerine karışmış olan, olağan yönetim dışındaki tereke işlerini yürüten ya da tereke mallarını saklayan veya kendisine mal eden mirasçı artık mirası reddedemez.

Mirasın reddi hakkı şu durumlarda düşmektedir:

  • Üç aylık ret süresinin dolması halinde mirasın reddi hakkı düşmektedir. (Türk Medeni Kanunu madde 606)

  • Feragat halinde mirasın reddi hakkı düşmektedir. Mirastan redden feragat etmek isteyen mirasçı, yazılı veya sözlü olarak miras bırakanın son yerleşim yeri Sulh Mahkemesine beyanda bulunabileceği gibi bu beyanı ilgililere yani mirasçılar, vesayet alacaklıları, vasiyet alacaklıları, tereke alacaklılarına da yöneltebilir.

    • Mirasçının tereke işlerine karışması nedeniyle de mirasın reddi hakkı düşmektedir. Mirasçılardan biri, terekenin olağan yönetimi dışındaki ve mirasbırakanın işlerinin yürütülmesi için gerekli olanın dışında işler yapmak suretiyle tereke işlerine karışırsa, bu durum mirasçının mirası zımni olarak kabul ettiğini gösterir ve mirasçının mirası ret hakkı düşer. Bu husus, Türk Medeni Kanunu’nun 610. maddesinde açık bir şekilde ifade edilmiştir. Yapılan bu işlemlerin olağan olup olmadığı işlemin mahiyetine göre belirlenmektedir. Mirasçının zamanaşımı ve hak düşürücü sürelerin dolmasına engel olmak için dava açması veyahut cebri icra yoluna başvurması ret hakkını ortadan kaldırmaz. Bu istisna Türk Medeni Kanunu’nun 610. maddesinin 2. fıkrasında belirtilmiştir. Bu hukuki işlemlerdeki amaç terekenin menfaatini korumak olduğu için mirasçı tereke işlerine karışmış olsa da ret hakkı düşmeyecektir. Yine Yargıtay’ın yerleşmiş içtihatlarına göre mirasçılık belgesi almak tereke işlerine karışmak olarak nitelendirilemez ve bu eylem mirası örtülü olarak kabul anlamına gelmez. Yargıtay sosyal güvenlik kurumunca dul veya yetim maaşı verilmesi tereke işlerine karışmak olarak değerlendirilemeyeceğine hükmetmiştir. Dul veya yetim maaşı almak ret hakkının düşmesine yol açmaz. Yargıtay; destekten yoksun kalma tazminatının, mirasçılık sıfatından bağımsız bir özellik taşıdığını, mirasın reddedilmiş olmasının bu tazminatın talep edilmesine engel olmadığını belirtmiştir. Mirasçıların tereke işlerine karışılması olgusu, hâkim tarafından somut olayın yani mirasçının tereke ile ilgili yaptığı işlerin özelliklerine göre takdir edilecektir. Bu şekilde örtülü bir kabul olup olmadığı ortaya koyulacaktır.

  • Mirasçılardan birinin ret süresi içinde terekeye ait bir malı gizlemesi veya kendisine mal etmesi halinde mirasçının ret hakkı düşer ve mirasçı mirası kabul etmiş sayılır (Türk Medeni Kanunu madde 610). Bu eylemi yapan kişinin mirasçı olduğunu bilmesi ve kasten hareket etmesi gereklidir.


MİRASIN REDDİ (REDDİ MİRAS) DAVASININ HUKUKİ SONUÇLARI NELERDİR?

Mirasın reddi ile mirasçılık sıfatı geçmişe etkili olarak, yani miras bırakanın vefat tarihinden itibaren sona erer. Bu kural Türk Medeni Kanunu’nun 611. maddesinde belirtilmiştir. Mirasın reddi yasal mirasçılar ve atanmış mirasçılar açısından ayrı ayrı hukuki sonuçlar doğurmaktadır.


Yasal Mirasçılar Açısından Reddi Mirasın Hukuki Sonuçları

Mirasın reddi, mirasçılık sıfatını geçmişe etkili olarak sona erdirir. Miras, mirası reddetmiş olan mirasçı miras bırakandan önce ölmüş gibi paylaştırılır. Mirası reddedenin altsoyu varsa miras payı onlara geçer, yoksa bu durumda onunla aynı zümrede mirasçı olanların miras payı artar.

1- En yakın yasal mirasçıların tümüm mirası reddederse tereke Türk Medeni Kanunu’nun 612. Maddesinin 1. fıkrasına göre Sulh mahkemesince iflas hükümlerine göre tasfiye edilir. Miras, mirası reddedenin yerini alan mirasçılara geçmez.

  • Resmi tasfiye yapıldıktan sonra terekeden geriye kalanlar mirası reddedenler arasında paylaştırılır (Türk Medeni Kanunu’nun 612 maddesinin 2. fıkrası). Yalnızca atanmış mirasçıların hepsi mirası reddederse onların payı terekeye geri döner ve bundan yasal mirasçılar yararlanır. Bu durumda Türk Medeni Kanunu’nun 612. maddesi uygulanmayacaktır.

  • Hem yasal hem de atanmış mirasçıların tümü mirası reddederse Türk Medeni Kanunu’nun 612. maddesine göre resmi tasfiyeye gidilecektir

  • Sadece yasal mirasçılar mirası reddederse bu durumda Türk Medeni Kanunu’nun 612. maddesi uygulanmaz. Türk Medeni Kanunu’nun 611. maddesine göre onların payı, yerlerine geçen yasal mirasçılara geçecektir.

2- Mirasın, altsoyun tamamı tarafından reddi halinde Türk Medeni Kanunu’nun 613. maddesine göre altsoyun miras payının tümü eşe geçer ve eş tek başına mirasçı olur. Altsoyun tamamı mirası reddedince miras ikinci zümreye geçmez ve eş tek başına mirasçı olur. Burada açıklanan altsoy kavramı sadece miras bırakanın vefatı ile ilk sırada mirasçı olan altsoy olup altsoy zümresinin tamamı kastetmemektedir.

3- Türk Medeni Kanunu’nun 614. Maddesi, sonra gelen mirasçı lehine mirasın reddini düzenlemiştir. Buna göre mirası reddeden mirasçı, kendisinden sonra gelen mirasçı ya da mirasçıların, kabul ya da ret için davet edilmeleri şartıyla mirası reddeder. Bu daveti miras bırakanın son yerleşim yeri Sulh Mahkemesi yapmaktadır. Mahkeme alt derecedeki mirasçıyı bir ay içinde karar vermeye davet eder. Alt derecedeki mirasçı bu süreyi susarak geçirirse mirası ret ettiği kabul edilir.(Türk Medeni Kanunu’nun 614. maddesinin 2. fıkrası)


Atanmış Mirasçıların Mirası Reddinin Sonuçları

Atanmış mirasçıların mirası reddetmeleri halinde aksine bir düzenleme yoksa reddedilen miras kesiminden sadece yasal mirasçılar yararlanır. Bu husus Türk Medeni Kanunu’nun 611. Maddesinin 2. fıkrasında düzenlenmiştir.


EN YAKIN TÜM MİRASÇILAR MİRASI REDDEDERSE HANGİ İŞLEM GERÇEKLEŞECEKTİR?

Bir önceki soruda detaylı şekilde açıkladığımız bu hususu bir Yargıtay kararı ile açıklamak gerekirse şu şekilde belirtebiliriz:

Mirasbırakan 15.06.2014 tarihinde evli ve çocuklu olarak vefat etmiş, en yakın yasal mirasçılarının tamamı tarafından miras, Karşıyaka Sulh Hukuk Mahkemesinin 2014/985 Esas 2014/960 Karar sayılı ilamı ile reddolunmuştur. Ölenin en yakın mirasçıları tarafından reddedilen miras, Sulh Hakimi tarafından iflas hükümlerine göre resmi tasfiye yoluna gidilir. (20.09.1959 t. 4/10 sayılı YİBK)

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 612. maddesi uyarınca mirasın gerçek reddini tespit ve tescil edip başka mirasçı bulunmadığını gören mahkemenin terekeyi resen iflas hükümlerine göre tasfiye etmesi gerekir.

Alacaklı, her ne kadar terekenin iflas yoluyla tasfiyesini talep etmişse de Karşıyaka Sulh Hukuk Mahkemesinin 2014/985 Esas 2014/960 Karar sayılı dosyası üzerinden borçlu (murisin) en yakın mirasçılarının tamamı tarafından miras reddedilmiş olduğundan alacaklının Türk Medeni Kanunu’nun 612. maddesi uyarınca mirasın reddini tespit eden mahkemeyi harekete geçirmeye yönelik bir talep olup, bu dava dosyası üzerinden mirasın iflas hükümlerine göre tasfiyesine karar verilmesi gerekirken davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, bu sebeple hükmün bozulması gerekmiştir (Yargıtay 14. Hukuk Dairesi - Karar : 2020/3657).


BÜTÜN MİRSÇILARIN MİRASI REDDETMESİ DURUMUNDA TASFİYE İŞLEMİ NE ŞEKİLDE YAPILIR?

Mirasın murisin tüm mirasçıları tarafından reddedilmesi halinde tereke Türk Medeni Kanunu’nun 612. maddesi gereği Sulh Hukuk Mahkemesi tarafından iflas hükümlerine göre tasfiye edilir. Bu durumda mirası ret hakkı, altsoya geçmez.


MİRASIN REDDİ (REDDİ MİRAS) DAVASI HASIMSIZ ŞEKİLDE AÇILABİLİNİR Mİ?

Türk Medeni Kanunu’nun 605. Maddesinin 1. fıkrasına ilişkin olarak açılan dava, mirasın gerçek reddine ilişkin olup, hasım gösterilmesine gerek yoktur. Bu davada, mirasçıların mirası reddettiğine ilişkin kayıtsız ve koşulsuz beyanları geçmişe etkili sonuç doğuran hak niteliğinde olup bu beyanların Sulh Hâkimi tarafından tutanak altına alınması hukuki sonuç doğurması için yeterlidir. Bu tür davalarda Sulh Hâkimi, reddin süresinde olup olmadığını ve mirasçılık sıfatının kazanılıp kazanılmadığını değerlendirmelidir. Hâkim, eğer süresinde yapılmış bir ret talebi var ise ve mirasçılık sıfatı da kazanılmışsa ret beyanını tespit ve tescil edecektir.


MİRASIN REDDİ (REDDİ MİRAS) DAVASINDA ALACAKLILARIN HAKKI NASIL KORUNUR?

Borca batık olan bir mirası reddeden mirasçı, mirasbırakanın vefat ettiği tarihten önceki beş yıl içinde, denkleştirmeye tabi bir kazandırma almışsa bu miktardan, tereke alacaklılarına karşı paylaşmada geri vermekle yükümlü olduğu değerle sorumlu olur (Türk Medeni Kanunu’nun 618. maddesinin 1. fıkrası). Ancak olağan eğitim ve öğretim giderleri ile adet üzere verilen çeyiz bundan istisnadır (Türk Medeni Kanunu’nun 618. maddesinin 2. fıkrası). Türk Medeni Kanunu’nun 618. maddesinin 3. fıkrasına göre kötü niyetli mirasçı, geri vermekle yükümlü olduğu kazandırmanın tam değeri ile sorumlu olurken; iyi niyetli mirasçı sadece sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre sorumlu olur. Türk Medeni Kanunu’nun 618. Maddesinin şartları varsa reddin iptaline gerek yoktur, sorumluluk kendiliğinden gerçekleşir. Ancak burada ret geçerliliğini korur, mirasçı aldığı kazandırma ile sorumlu olur.


Borca batık bir mirasçı, sırf kendi alacaklılarına zarar vermek amacıyla mirası reddederse, alacaklıları ya da hakkında iflas açılmışsa iflas masası yeterli güvence verilmemesi halinde altı ay içinde reddi iptal ettirebilir (Türk Medeni Kanunu’nun 617. maddesinin 1. fıkrası). Bu süre hak düşürücü süre olup, mirasçının mirası reddettiği andan itibaren işler. Mahkeme, reddin iptaline karar verirse miras resmen tasfiye edilir (Türk Medeni Kanunu’nun 617. maddesinin 2. fıkrası). Mirasın resmi tasfiyesi sonucunda reddeden mirasçının payına bir şey kalırsa, bundan önce itiraz eden alacaklıların, daha sonra diğer alacaklıların alacakları ödenir. Arta kalan değerler ise, ret geçerli olsaydı bundan yararlanacak olan mirasçılara verilir (Türk Medeni Kanunu’nun 617. maddesinin 3. fıkrası).

Bu iptal davasının açılabilmesi için mirasçının alacaklılarına zarar verme kastı bulunması gerekir. Aksi takdirde reddin iptali yoluna başvurulamayacaktır. Bu davada görevli mahkeme, Asliye Hukuk Mahkemesidir. Yetkili mahkeme ise davalının son yerleşim yeri mahkemesidir.

Malvarlığı borcuna yetmeyen mirasçı, alacaklılarına zarar vermek amacıyla mirası reddederse; alacaklıları veya iflâs idaresi, kendilerine yeterli bir güvence verilmediği takdirde, ret tarihinden başlayarak altı ay içinde reddin iptali hakkında dava açabilirler.

Reddin iptaline karar verilirse, miras resmen tasfiye edilecektir. Bu anlamda mirasçının alacaklılarının reddin iptalini isteme hakkı verilmek suretiyle alacaklıların hakları korunmaktadır.

Mirasçının alacaklılarının açacağı reddin iptali davası bakımından bazı şartların bulunması gerekmektedir. Bu şartlar şunlardır:

  • Mirası reddeden mirasçının kendi mal varlığı borcuna yetmemelidir.

  • Mirasçı alacaklılarını zarara uğratmak maksadıyla kasten mirası reddetmelidir.

  • Mirasçının alacaklılarına yeterli bir güvence de verilmemiş olmalıdır.

  • Mirasçının, mirası ret tarihinden itibaren başlamak üzere, 6 ay içerisinden reddin iptali davası açılması gerekmektedir.

MİRASIN REDDİ (REDDİ MİRAS) DAVASINDA HARÇ MİKTARI NE KADARDIR?

Mirasın reddi davası maktu harca tabidir. Nisbi harç gibi dava değeri üzerinden belirlenen oran üzerinden hesaplama gerçekleşmemektedir.


MİRASIN REDDİ (REDDİ MİRAS) DAVASINDA AVUKATIN ROLÜ NEDİR? BU DAVALARDA AVUKATLIK ÜCRETİ NE KADARDIR?

Mirasın Reddi davaları yoğun teknik bilgi isteyen davalardır. Bu sebeple bu davalarda avukatın rolü epey büyüktür. Her yıl Türkiye Barolar Birliği tarafından avukatlık asgari ücret tarifesi yayınlanmaktadır ve avukatlar bu tarife altında bir ücrete vekillik hizmeti verememektedir. Avukat yalnızca tarife üzerinden ücret belirlemek zorundadır, dosyanın süreci, iş yoğunluğu ve bulunduğu il ya da ilçesine göre ücret belirlemesinde bulunulmalıdır.


MİRASIN REDDİ (REDDİ MİRAS) DAVASI NE KADAR SÜRER?

Görevli ve yetkili mahkemenin iş yoğunluğu, adli tatil süreci, delillerin toplanması gibi hususlar mahkemenin sona erme sürecini etkileyen hususlardır. Bu nedenle mahkemenin sürecine dair kesin bir şey söylenmesi mümkün değildir. Ortalama bir süre vermek gerekir ise yaklaşık 4 ay ile 9 ay gibi bir süre içerisinde mirasın reddi davaları sona erebilmektedir.


REDDİ MİRAS YAPAN KİMSE, MİRASBIRAKANIN MAAŞINDAN YARARLANABİLİR Mİ?

Mirasbırakanın ölümüyle maaş alımı sona ermektedir. Bu nedenle ölüm ile zaten maaş devam etmeyeceğinden mirasçıların maaş konusunda bir hakkı olmayacaktır. Fakat dul ve yetim aylığı ile emekli ikramiyesi durumları bu konuda farklılık gösteren hususlardır. Yani bu hususlar mirastan doğan haklardan değildir. Bu nedenle mirasbırakanın mirasını reddeden kişi, yasal koşullarının olması durumunda sosyal güvensinden doğan dul, yetim, ölüm aylığı veya emekli ikramiyesi alabilmektedir. Ölüm aylığı üzerinde terekenin ve mirasçıların hakkı olmadığından ötürü mirasın reddi ile bu hak sona ermeyecektir.


ÖLMEDEN MİRASI REDDETMEK (REDDİ MİRAS YAPMAK) MÜMKÜN MÜDÜR?

Türk Medeni Kanunu’nun 575. maddesinde belirtilmiş olduğu üzere, miras, mirasbırakanın ölümüyle açılacaktır. Bu sebeple reddi mirasa dair beyan, mirasbırakan hayatta iken gerçekleştirilemeyecek yalnızca mirasbırakanın ölümünden sonra gerçekleşebilecektir.

Mirasçı ile mirasbırakanın aralarında sözleşme düzenleyerek, mirasbırakan hayattayken miras hakkından vazgeçebileceği tek bir işlem bulunmaktadır. Bu işlem hukukumuzda mirastan feragat sözleşmesi olarak adlandırılmaktadır. Her iki tarafın anlaşması ve kanunda belirtilen belli koşulların mevcut olması halinde taraflarca yapılacak sözleşmeyle mirastan vazgeçmek mümkün olabilecektir.

MİRASIN REDDİ (REDDİ MİRAS) HALİNDE REDDEDİLEN MİRAS KİME KALACAKTIR?

Türk Medeni Kanunu’nun 611. maddesinin ilk fıkrasında, yasal mirasçılardan birisinin mirası reddetmesi halinde miras payı kendisi ölüymüş gibi düşünülerek hak sahiplerine geçeceği belirtilmiştir.


KİMLER MİRASI REDDEDEMEZ?

  • Ret süresi sona ermeden ‘’mirasçı’’ sıfatıyla tereke işlemlerine karışan mirasçı mirası reddedemez.

  • Terekenin olağan yönetimi niteliğinde olmayan işlemler yapan mirasçı mirası reddedemez.

  • Mirasbırakanın işlerinin yürütülmesi için gerekli olanın dışında işler yapan mirasçı mirası reddedemez.

  • Tereke mallarını gizleyen veya kendine mal edinen mirasçı, mirası reddedemez.


MİRASÇI MİRASI GEÇ ÖĞRENMİŞSE YİNE DE MİRASI REDDEDEBİLİR Mİ?

Normal şartlar altında reddi mirasın kanuni süresi üç ay olarak öngörülmüştür. Kanuni mirasçı için bu süre öğrendikleri anda başlar. Fakat mirasçılar, bu haklarını başka bir tarihte öğrenmişler ise bu tarihi ispat etmek şartıyla, süre öğrenme tarihinden itibaren başlayabilir.

Yasal mirasçının, ölüme bağlı tasarruf ile miras dışında bırakılmış olması durumunda ret süresi bu tasarrufun iptal edildiğinin mirasçı tarafından öğrenildiği anda başlar.

Atanmış mirasçı bakımından da ret süresi üç ay olup bu süre mirasçı olduklarını Sulh Mahkemesi’nin Vasiyetnameyi resmi olarak açması ve onlara tebliğ etmesi ile başlar. Miras sözleşmesi ile atanan mirasçılar için bu süre, yasal mirasçılarla aynı şekilde işler. Bu sözleşme ile üçüncü kişi atanmış olması halinde vasiyetnamedeki gibi resmi bildirim ile başlar.

Süre kaçırılması durumunda mirasçılar, ispat etmek koşuluyla mahkemeden süre isteyebilir. Önemli sebeplerin varlığı halinde sulh hâkimi yasal ve atanmış mirasçılara verilen ret süresini uzatabilir veya yeni bir süre verebilir. Bunun için taleple birlikte haklı bir sebep de bulunmalıdır.


 

Avukat Gökhan Sarı Hukuk Bürosu

Hukuki sorunlarınıza dair her türlü görüş, yorum ve sorularınızı sitemiz üzerinde bulunan Whatsapp iletişim butonunu kullanarak bize yöneltebilirsiniz.

 



Son Yazılar

Hepsini Gör

コメント


bottom of page