top of page
Yazarın fotoğrafıGökhan Sarı

GEÇİT HAKKI DAVASI NEDİR? ZORUNLU GEÇİT HAKKININ ŞARTLARI NELERDİR?


GEÇİT HAKKI KAVRAMININ HUKUKİ NİTELİĞİ NEDİR?

Geçit hakkı; genel yola hiçbir şekilde bağlantısı olmayan taşınmazın malikinin, genel yola bağlantısı bulunan komşu taşınmaz üzerinden, bedelini ödeme sureti ile yol elde etmesi anlamına gelir. Zorunlu geçit bazı durumlarda tarafların sulh etmesi yolu ile olabileceği gibi mahkeme kararı ile de tahsis edilebilmektedir. Kanun koyucu, geçit hakkına ilişkin düzenlemeyle, genel yola bağlantısı olmadığı için hak kayıplarına uğrayan kişinin hakkını korumayı amaçlamıştır. Bu doğrultuda komşu taşınmazın maliki olan kişi aleyhine tahsis edilecek zorunlu geçit hakkı bakımından bu malikin katlanma yükümlülüğü bulunmaktadır. Buradaki geçit hakkı hukuken irtifak hakkı olarak tanımlanır.


ZORUNLU GEÇİT HAKKI NEDİR? (4721 SAYILI TMK MADDE 747)

Geçit hakkı; genel itibari ile ulaşım yolları ile herhangi bir bağı bulunmayan taşınmazın, daha sağlıklı işletilmesi açısından zorunluluk arz eden bir durumdur. Geçit hakkı kişiler lehine değil, parseller lehine kurulmaktadır.


Zorunlu geçidin kanuni dayanağı olan 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 747. maddesinde;


“Taşınmazından genel yola çıkmak için yeterli geçidi bulunmayan malik, tam bir bedel karşılığında bir geçit hakkı tanınmasını komşularından isteyebilir. Bu hak, ilk önce kendisinden bu geçidin istenmesi önceki mülkiyet ve yol durumuna göre en uygun düşen komşuya karşı ve daha sonra bundan en az zarar görecek olana karşı kullanılır. Zorunlu geçit iki tarafın menfaati gözetilerek belirlenir.” şeklinde açıklamada bulunarak, tahsis edilecek zorunlu geçidin hangi koşullarda ele alınacağını belirtilmiştir.


Geçit hakkının hukuki niteliğini açıklayan bu hükmün iyi anlaşılabilmesi için “yol” kavramının ne anlama geldiğini doğru anlaşılabilmesi gerekir. Yol, umuma açık olarak belirtilmiş ve bu bakımdan genel yol kavramı anlatılmak istenmiştir. Lehinde zorunlu geçit kurulan malik kişi bu hak karşılığında taşınmazından yararlandığı komşusuna bir bedel ödemesi gerekir. Bu hak bakımından ödenecek bedelin hukuki niteliği tazminat değil denkleştirme ücretidir. Çünkü tazminat, bir haksız fiil sonucunda doğacak zararın karşılığıdır. Ancak burada haksız fiil neticesinde doğan bir zarar söz konusu değildir. Bu hakkın talep edebilmesi açısından hak sahibi ya da sahipleri malik olarak tanımlanmıştır. Malik kavramı, paylı mülkiyetteki malikleri de kapsamaktadır. Bu sebeple malik kavramını geniş anlamda düşünmek doğru olacaktır.




GEÇİT HAKKININ ŞARTLARI NELERDİR?

Türk Medeni Kanunu’nda, geçit hakkının tam ve doğru bir şekilde kurulabilmesi ve devamının sağlanabilmesi için birtakım şartların gerçekleşmesi ön koşul olarak belirlenmiştir. Bu şartlar gerçekleştirildiği takdirde, kişiler bu hakkın sağladığı haklardan yararlanabilecektir. Söz konusu koşulları şu şekilde sayabiliriz:

  • Geçit hakkı talebinde bulunan kişilerin, ilgili taşınmaza ait tapuyu ellerinde bulundurmaları gereklidir.

  • Zorunlu geçit hakkı talep edenler, yalnızca gerçek ya da tüzel kişi olabilir. Bu koşulun sebebi ise ilgili hakkın şahıs hakkı olmasıdır.

  • Taşınmaz üzerinde, elbirliği ile mülkiyet durumu mevcutsa ortakların bir tanesinin tek başına dava açabilmesi mümkündür. Ancak davanın devam edebilmesi için tüm paydaşların davaya katılımı gerekmektedir.

  • Genel yolun taşınmaz tarafından kullanılması bakımından ortada somut bir sebep olması gereklidir.

  • Lehine zorunlu geçit kurulmak istenen taşınmazın, yol ile bir bağlantısının bulunmuyor olması gerekir.

  • Geçit hakkı açısından yukarıda sayılan hususların mevcudiyeti, hakkın kurulması önündeki engeli ortadan kaldıracaktır. Ancak taraflar zorunlu geçit bakımından uzlaşamazlar ise bunun kararını verecek olan merci mahkemedir.




GEÇİT HAKKI DAVASININ TARAFLARI KİMLERDİR?

Geçit hakkını talep etme hakkı, Türk Medeni Kanunu’nun 747. maddesi’nde de belirtildiği üzere mülk sahibi kişilere tanınmış bir haktır. Bu bakımdan hakkı kullanabilecek kişiler, sahip olduğu taşınmazın genel yola bağlantısı bulunmayan ve bu nedenle ciddi hak kayıplarına maruz kalan kişi veya kişilerdir. Zorunlu geçit hakkı talep eden kişi ile kendisinden geçit hakkı talep edilen kişinin aralarında bir anlaşmaya varamamaları halinde açılacak davanın tarafları, zorunlu geçit talep eden kişi ve kendisinden bu hak talep edilen mülk komşusu kişi olacaktır. Şunu da eklemek gerekir ki eğer hakkı zedelenen ve genel yola bağlantıya ihtiyacı olan mülk sahibinin, komşu mülkü kamuya ait bir arazi ise oradan bu hakkın tahsis edilmesi mümkün olmayacaktır. Türk Medeni Kanunu’nun 715. maddesi’nde belirtilen sahipsiz ve yararı kamuya ait olan yerlerin geçit hakkına konu olmayacağı açıktır. Mera üzerinden de geçit hakkı kurulamaz. Ancak Yargıtay bir kararında taşınmazın genel yola ulaşabilmesinin fiilen imkânsız olduğu bir durumda kamuya ait taşınmaz üzerinden geçit hakkı tesis olunabileceğini hükmüne varmıştır. (Yargıtay 14.HD E.595, K.777)


GEÇİT HAKKI DAVASINDA GÖREVLİ VE YETKİLİ MAHKEME HANGİSİDİR?

Geçit hakkı davalarında yetkili mahkeme, Asliye Hukuk Mahkemesi’dir. Bu davalardaki görevli mahkeme ise lehinde zorunlu geçit kurulmak istenen taşınmazın bulunduğu yer mahkemesidir.



GEÇİT HAKKI KURULURKEN NELERE DİKKAT EDİLMESİ GEREKİR?

Geçit hakkı tahsis edilirken, kurulan bir hakkın tam ve doğru olması ve hakkaniyete uygun bir geçit kurulması açısından dikkat edilmesi gereken bazı hususlar bulunmaktadır. Bu hususları şu şekilde sıralayabiliriz:

  • Kurulan hakka konu teşkil eden yol, muhtemel yollar içerisindeki en uygun yol olmalıdır. Bu yol, aleyhine zorunlu geçit tesis edilen taşınmazda herhangi bir tahribata veya şekil bozukluğuna yol açmamalıdır.

  • Tahsis edilen yol, herhangi bir kesintiye mahal vermeyecek şekilde olmalıdır.

  • Aleyhinde zorunlu geçit tahsis edilecek parselin, geçmişte genel yola bağlayan yol bulunuyorsa, lehinde zorunlu geçit tahsis edilen arazi bu yola bağlanarak genel yola ulaşacaktır.

  • Aleyhinde zorunlu geçit tahsis edilen mülkün maliki, vereceği yolu daha büyük parsellerden seçerek vermelidir.

  • Zorunlu geçit kapsamında tahsis edilen yolun genişliği hesaplanırken; yolun zirai araçların geçebileceği ölçüde olması, taşınmazın büyüklüğü ve coğrafi özellikler gibi hususlara özellikle dikkat edilmiş olmalıdır. Geçit hakkı tahsis edilirken bu hususlara dikkat edilmesi, hak kayıplarının ve oluşması muhtemel husumetlerin engellenmesini sağlanacaktır.


GEÇİT HAKKININ SÖZLEŞME YOLUYLA KURULMASI MÜMKÜN MÜDÜR?

Geçit hakkının sözleşme yoluyla kurulması mümkündür. Taraflar arasında yapılan sözleşme ile geçit hakkı kurulurken, bu haktan yararlanacak olan taşınmazın maliki, belirlenen bir ücreti, üzerinden geçit hakkı tanınan taşınmazın malikine ödemek suretiyle tesis edilen hakkı kazanmış olacaktır. Yapılan bu sözleşmenin ve sonrasında yapılacak tescil bakımından ise birtakım önemli hususlar bulunmaktadır. Öyle ki bazı durumlarda bu hak, hiçbir surette elde edilemez ve mahkeme kararı ile kazanılabilir.




GEÇİT HAKKINA İLİŞKİN OLARAK DÜZENLENEN İRTİFAK SÖZLEŞMESİNİN HUKUKİ NİTELİĞİ NEDİR?

Zorunlu geçit hakkına dair irtifak sözleşmesi, aleyhine geçit hakkı tesis edilen taşınmazın malikleri ile lehine hak tesis edilen taşınmazın malikleri arasında yapılan bir sözleşmedir.


Bu sözleşme ile karşımıza çıkan 2 husus bulunmaktadır. Bu hususlardan ilki borçlandırıcı işlem, ikinci husus ise tasarruf işlemidir. Kurulan bu irtifak sözleşmesi ile tarafların ilişkileri borç ilişkisine evirilmiştir. Burada aleyhine zorunlu geçit tesis edilen taşınmazın maliki tescil yükümlüsü durumundadır. Geçit hakkından faydalanan taşınmazın maliki ise bu kurulan sözleşme nedeniyle bir bedel ödeme yükümlüsü olmuştur. Nitekim bahsi geçen sözleşme, iki tarafa tam borç yükleyen bir sözleşmedir. Bu sebeple de edimlerini aynı anda yerine getirmeleri gerekmektedir. Yani tescil talebinde bulunabilmenin ön koşulu, gereken bedelin ödenmesidir. Ödenmemiş olsa bile bunun teklif edilmesi gerekmektedir. Aksi durumda tescil talebinde bulunulması bir sonuç doğurmayacaktır. Bunun hukuki dayanağı ise Türk Borçlar Kanunu’dur.


Zorunlu geçit hakkının, sözleşme ile sağlıklı bir şekilde kurulabilmesi, mevcut ve somut bir hukuki yararın varlığına ve aynı zamanda da bu hukuki yarar sebebiyle yapılmış tescile bağlıdır. Bu hukuki yararın kaynağını ise tam ve doğru bir şekilde kurulmuş irtifak sözleşmesi oluşturmaktadır. Sözleşmenin bulunmadığı durumlarda ise mahkeme tarafından verilen karar bunun yerini almaktadır. Zorunlu geçit bakımından tarafların yaptıkları sözleşmede birtakım hususlara açıklık getirilmesi gerekmektedir. Bu hususları şekilde sıralayabiliriz;

  • Zorunlu geçidin konusunu oluşturan taşınmazların hangileri olduğu,

  • Arazinin, genel yola bağlantı sağlanacak bölümünün neresi olduğu,

  • Sözleşme uyarınca tescil karşılığında ödenmesi gereken tutarın ne kadar olduğu açık ve net bir şekilde belirlenmelidir.


GEÇİT HAKKI MAHKEME KARARI İLE NE ŞEKİLDE KURULUR?

Geçit hakkı her durumda karşılık anlaşma ile kurulmaz. Bazı durumda taraflar anlaşamazlar ve hak talep eden kişi bu durumu mahkemeye taşıyarak geçit hakkı talep ettiği bir dava açabilir. Bu durumda mahkeme, gerekli şartların olgunlaştığına kanaat getirirse davacının taşınmazı lehine geçit hakkı kurabilecektir. Aksi durumda bu mümkün olmayacaktır. Çünkü mülkiyet hakkı ayni bir haktır.


Bazı hallerde de sözleşme ile kurulan geçit hakkı sonrasında taraflar sözleşmeden cayabilmektedir. Bu durumda da mahkeme kararı ile zorunlu geçitin kurulması söz konusu olabilir. Tescil yükümlüsü tarafın, tescilden kaçınması hali bu hususta verilebilecek örneklerden bir tanesidir. Bu durumu düzenleyen, Türk Medeni Kanunu’nun 716. maddesi’nin 1. fıkrası uyarınca tescile zorlama davası ile mahkeme nezdinde çözüme kavuşacaktır. Mahkemenin vereceği karar ise tescil niteliğindedir.


Zorunlu geçit hakkı bakımından bir diğer dava konusu ise irtifak sözleşmesinin ardından lehine irtifak hakkı talep eden taraf, tescil talebini ileri sürmemesi halidir. Kurulan irtifak sözleşmesi ile yarar sağlayan taşınmaz maliki, kazandığı bu zorunlu geçit hakkının karşılığı olarak bir miktar parayı tescil yükümlüsüne ödemekle mükelleftir. Eğer ki tescil talebinde bulunmayı erteleyecek ya da kaçınacak bir durum söz konusu ise bu durum mahkemede çözüme kavuşacaktır. Mahkeme sırasında hakim kararı açıklamadan belirlediği bedelin, ödenmesi ya da ödenmesinin mümkün ve uygun olmadığı hallerde belirli bir yerde muhafaza altına alınmasına karar verebilmektedir. Nihai karar verilene kadar zorunlu geçit kurulmayacağından kararla birlikte belirlenen tutar, tescil yükümlüsüne ödenecektir.

Geçit hakkına ilişkin davalar, taşınmazın aynına ilişkin davalardır. Bu sebeple kesinleşmeden icra edilmesi mümkün değildir. Dava sonunda hak sahibi karara ilişkin ilamı ve kesinleşme şerhini tapuya ibraz ederek geçit hakkının tapu siciline kaydını talep edebilecektir. Geçit hakkı, Türk Medeni Kanunu’nun 748. Maddesi’nin 3. Fıkrası ve 1012. Maddesi ile Tapu Sicil Tüzüğü’nün “irtifak hakları ve taşınmaz yükünün tescili” başlıklı 30. Maddesi gereğince kütük sayfasında ayrılan özel sütununa tescil edilmesi gerekmektedir.




GEÇİT HAKKI DAVASININ MASRAFLARI NE KADARDIR?

Geçit hakkı davasında, dava açılışında alınan harç ve gider avansı ilk etapta ödenmesi gereken miktarlardır. Harç nispi harç olduğundan geçit hakkı bedelinin miktarına göre harç miktarı belirlenecektir. Dava dilekçesinde belirtilen bedel üzerinden binde 68,31’in dörtte biri oranında peşin harç ile başvuru harcı alınır. Bunun haricinde gider avansı olarak tanık ve taraflara yapılacak tebligatlara ilişkin gider avansı ile keşif ve bilirkişi ücretleri için delil avansı alınmaktadır. Bu bedeller dava açılırken peşinen alınmakla birlikte yargılama sürecinde yeterli olmadığı anlaşılırsa mahkeme tarafından süre verilerek tamamlatılabilir.


Keşif ve bilirkişi ücretlerine ilişkin masraflar dava açılırken davacı tarafından yatırılır. Diğer davalardan farklı olarak davanın kabul edilmesi halinde davacı yararına vekâlet ücretine takdir edilmez ve yargılama masrafları davacının üzerinde bırakılır. Davanın reddi halinde ise davacı karşı tarafın yaptığı masraflardan ve vekâlet ücretinden sorumlu tutulur.


GEÇİT HAKKI HANGİ HALLERDE SONA ERER?

Zorunlu geçit hakkı, lehine hak tesis edilen taşınmazın malikinin genel yola ulaşmak için duyduğu mecburiyetten ötürü tanındığından mecburiyet durumu devam ettiği sürede varlığını sürdürür. Zaruret ortadan kalktığında ise geçit hakkının terkini talep edilebilir. Zorunlu geçit hakkı ihtiyacın ortadan kalkması halinde kendiliğinden ortadan kalkmaz. Yükümlü taşınmaz maliki, geçit hakkı sahibine irtifak hakkının kaldırılması yönündeki talebini iletmelidir. Anlaşma sağlanamadığı takdirde, bu hak dava yoluyla ileri sürülebilir. Geçit hakkı dava yoluyla kaldırılırsa yükümlü, mahkemenin iptal kararına dayanarak tapudaki kaydın terkinini talep edebilir.


Zorunlu geçit hakkı, lehine geçit hakkı tesis edilen taşınmazın malikinin, bu hakkın terkinini talep etmesi halinde veya taşınmazın tamamen ve sürekli yok olması (deprem, sel, heyelan, gibi) durumlarında kendiliğinden sona erer. Bunun için terkine gerek olmayıp tapu sicilinde yapılacak çizim sadece açıklayıcı niteliktedir.


Geçit hakkı, yararlanan ve yükümlü taşınmazlardan birinin veya her ikisinin kamulaştırılmasıyla ortadan kalkar. Yükümlü taşınmazın kamulaştırılmasıyla bu taşınmaz üzerindeki mülkiyet hakkı son bulduğundan, söz konusu taşınmaz üzerinde tesis edilmiş geçit hakkı da son bulur ve kamulaştırma bedeline dönüşür.



GEÇİT HAKKI DAVALARINA İLİŞKİN YARGITAY KARARLARI


14. HUKUK DAİRESİ 2017/3392 ESAS, 2021/1528 KARAR "İÇTİHAT METNİ"


MAHKEMESİ: Asliye Hukuk Mahkemesi

Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 09/10/2015 gününde verilen dilekçe ile geçit hakkı kurulması talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 19/07/2016 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:

K A R A R

Dava, Türk Medeni Kanununun 747. maddesi gereğince geçit hakkı kurulması istemine ilişkindir.

Davacı vekili, müvekkiline ait 152 ada 79 parsel (eski 111 parsel) sayılı taşınmazın genel yola bağlantısının bulunmadığını ileri sürerek uygun bir bedel karşılığında, davalı şirkete ait aynı yer 75 parsel (eski 1862 parsel) sayılı taşınmaz üzerinde geçit hakkı kurulmasını talep etmiştir.

Davalı vekili, davacıya ait taşınmazın kuzeyinde kadastral bir yol bulunduğundan geçit ihtiyacının olmadığını, müvekkili tarafından aleyhinde açılan elatmanın önlenmesi ve yıkım davası nedeniyle davacının kötüniyetli olarak bu davayı açtığını belirterek davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece, dosya içerisindeki kadastro paftası ve keşif sonrası sunulan bilirkişi raporlarına göre, davacıya ait 111 No'lu parselin (yeni 152 ada 81 parsel) genel yola bağlantısının bulunduğu, bu nedenle geçit ihtiyacının olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Hükmü, davacı vekili temyiz etmiştir.

Bu tür davalar ülkemizde arazi düzenlenmesinin sağlıklı bir yapıya kavuşmamış olması ve her taşınmazın yol ihtiyacına cevap verilmemesi nedeniyle zorunlu olarak açılmaktadır. Geçit hakkı verilmesiyle genel yola bağlantısı olmayan veya yolu bulunsa bile bu yol ile ihtiyacı karşılanamayan taşınmazın genel yolla kesintisiz bağlantısı sağlanır. Uygulama ve doktrinde genellikle bunlardan ilkine "mutlak geçit ihtiyacı" veya "geçit yoksunluğu", ikincisine de "nispi geçit ihtiyacı" ya da "geçit yetersizliği" denilmektedir.

Geçit hakkı verilmesine ilişkin davalarda, bu hak taşınmaz leh ve aleyhine kurulacağından leh ve aleyhine geçit istenen taşınmaz maliklerinin tamamının davada yer alması zorunludur. Ancak, yararına geçit istenen taşınmaz paylı mülkiyete konu ise dava paydaşlardan biri veya birkaçı tarafından açılabilir.

Geçit tesisi davalarında başlangıçta davacı tarafından öngörülemediğinden dava dilekçesinde talep edilen yer dışındaki güzergâhlardan da geçit kurulması gerekebilir. Bu güzergâh üzerindeki taşınmazların maliklerine dava dilekçesi ile husumet yöneltilmemiş olması kabul edilebilir bir yanılgıya dayandığından 6100 sayılı HMK’nın 124. maddesi gereğince dürüstlük kuralına aykırı olmayan bu taraf değişikliği talebi kabul edilerek davacının bu kişilerin harçsız olarak davaya katılmalarını sağlamasına imkân verilmelidir.

Türk Medeni Kanununun 747/2 maddesi gereğince geçit isteği, önceki mülkiyet ve yol durumuna göre en uygun komşuya, bu şekilde ihtiyacın karşılanmaması halinde geçit tesisinden en az zarar görecek olana yöneltilmelidir. Zira geçit hakkı taşınmaz mülkiyetini sınırlayan bir irtifak hakkı olmakla birlikte, özünü komşuluk hukukundan alır. Bunun doğal sonucu olarak yol saptanırken komşuluk hukuku ilkeleri gözetilmelidir. Geçit ihtiyacının nedeni, taşınmazın niteliği ile bu ihtiyacın nasıl ve hangi araçlarla karşılanacağı davacının sübjektif arzularına göre değil, objektif esaslara uygun olarak belirlenmeli, taşınmaz mülkiyetinin sınırlandırılması konusunda genel bir ilke olan fedakârlığın denkleştirilmesi prensibi dikkatten kaçırılmamalıdır.

Uygun güzergâh saptanırken önemle üzerinde durulması gereken diğer bir yön ise, aleyhine geçit kurulan taşınmaz veya taşınmazlar bölünerek kullanım şekli ve bütünlüğünün bozulmamasıdır. Şayet başka türlü geçit tesisi mümkün değilse bunun gerekçesi kararda açıkça gösterilmelidir.

Yararına geçit kurulacak taşınmazın tapuda kayıtlı niteliği ve kullanım amacı nazara alınarak özellikle tarım alanlarında, nihayet bir tarım aracının geçeceği genişlikte (emsaline göre 2,5-3 m.) geçit hakkı tesisine karar vermek gerekir. Bu genişliği aşan bir yol verilmesinin zorunlu olduğu hallerde, gerekçesi kararda dayanakları ile birlikte gösterilmelidir.

Saptanan geçit nedeniyle yükümlü taşınmaz malikine ödenmesi gereken bedel taşınmazın niteliği gözetilerek uzman bilirkişiler aracılığı ile objektif kıstaslar esas alınarak belirlenmelidir. Bu bedel de hükümden önce depo ettirilmelidir. Hemen belirtmek gerekir ki, bedelin belirlenmesinden sonra hüküm tarihine kadar taşınmazın değerinde önemli derecede değişim yaratabilecek uzunca bir süre geçmiş veya bedel tespitinden sonra yörede taşınmazın değerini artıracak değişiklikler meydana gelmiş olabilir. Bu gibi durumlarda mülkiyet hakkı kısıtlanan taşınmaz malikinin mağduriyetine neden olmamak ve diğer tarafın hakkın kötüye kullanılması sonucunu doğuracak olası davranışlarını önlemek için hüküm tarihine yakın yeni bir değer tespiti yapılması da gerekebilir.

Kurulan geçit hakkının Türk Medeni Kanununun 748/3 ve 1012. maddesi ile yeni Tapu Sicil Tüzüğünün "İrtifak hakları ve taşınmaz yükünün tescili" başlıklı 30. maddesi gereğince kütük sayfasında ayrılan özel sütununa tesciline karar verilmelidir.

Geçit hakkı kurulmasına ilişkin davalarda davanın niteliği gereği yargılama giderleri davacı üzerinde bırakılmalıdır.

Yukarıda açıklanan genel ilkeler ışığında somut olaya gelince; her ne kadar davacıya ait 152 ada 81 No'lu parselin genel yola bağlantısının bulunduğu gerekçe gösterilerek davanın reddine karar verilmiş ise de dosya içerisinde mevcut tapu kayıtlarının incelenmesinde, davacıya ait olup lehine geçit istenen taşınmazın 152 ada 79 No'lu parsel olduğu anlaşılmaktadır.

Ne var ki, keşif heyetinde yer alan bilirkişilerce, davacıya ait taşınmazın, dava dışı 152 ada 81 No'lu parsel olduğu varsayılarak rapor tanzim edilmiş; mahkemece de bu parsel yönünden değerlendirme yapılarak karar verilmiştir.

O halde mahkemece, mahallinde uzman bilirkişiler eşliğinde yeniden keşif yapılarak, davacıya ait 152 ada 79 parsel sayılı taşınmaz yönünden değerlendirme yapılarak geçit ihtiyacı içinde olduğunun tespiti halinde lehine geçit hakkı tesisi için alternatif güzergâhlar belirlendikten sonra en uygun güzergâh üzerinde davacının taşınmazı lehine geçit hakkı kurulmasına karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ve eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş; bu nedenle hükmün bozulmasına karar vermek gerekmiştir.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin yatırılan harcın yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 04.03.2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.


14. HUKUK DAİRESİ 2017/1990 ESAS, 2020/7974 KARAR "İÇTİHAT METNİ"


MAHKEMESİ: Asliye Hukuk Mahkemesi

Davacı tarafından, davalılar aleyhine 23/05/2013 gününde verilen dilekçe ile geçit hakkı tesisi istemi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kabulüne dair verilen 14/06/2016 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı ... tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:

K A R A R

Dava, geçit hakkı tesisi istemine ilişkindir.

Davacı; elbirliği halinde malik olduğu 115 ada, 13 parsel sayılı taşınmaz ile komşu olan 115 ada, 10 ve 11 parsel sayılı taşınmazlar arasında kadimden beri kullanılmakta olan yol mevcutken bu yolun kadastro tespit çalışmaları sırasında davalıların parsellerine eklenmek suretiyle özel mülk haline getirildiğini beyan ederek; 115 ada, 13 parsel sayılı taşınmaza ait yolun, 115 ada, 10 ve 11 parsel sayılı taşınmazlardan ayrılmasına, yeni ada ve parsel numaraları verilerek "Yol" niteliğiyle tapuya kayıt ve tescilini talep etmiş, 24.10.2013 tarihli ön inceleme duruşmasında ise; "Benim davam geçit davasıdır, davalıların parselinden geçebilmek için yol istiyorum." açıklamasıyla imzalı beyanda bulunarak davasını ıslah etmiştir.

Mahkemece; davanın kabulüne, 115 ada, 13 parsel sayılı taşınmaz lehine ve 115 ada, 10 ve 11 parsel sayılı taşınmazlar aleyhine geçit hakkı tesisine, hakkın tapunun irtifak sütununa tesciline karar verilmiştir.

Hükmü, davalı ... temyiz etmiştir.

Bu tür davalar ülkemizde arazi düzenlenmesinin sağlıklı bir yapıya kavuşmamış olması ve her taşınmazın yol ihtiyacına cevap verilmemesi nedeniyle zorunlu olarak açılmaktadır. Geçit hakkı verilmesiyle genel yola bağlantısı olmayan veya yolu bulunsa bile bu yol ile ihtiyacı karşılanamayan taşınmazın genel yolla kesintisiz bağlantısı sağlanır. Uygulama ve doktrinde genellikle bunlardan ilkine "Mutlak geçit ihtiyacı" veya "Geçit yoksunluğu", ikincisine de "Nispi geçit ihtiyacı" ya da "Geçit yetersizliği" denilmektedir.

Geçit hakkı verilmesine ilişkin davalarda, bu hak taşınmaz leh ve aleyhine kurulacağından leh ve aleyhine geçit istenen taşınmaz maliklerinin tamamının davada yer alması zorunludur. Ancak, yararına geçit istenen taşınmaz paylı mülkiyete konu ise dava paydaşlardan biri veya birkaçı tarafından açılabilir.

Türk Medeni Kanununun 747/2 maddesi gereğince geçit isteği, önceki mülkiyet ve yol durumuna göre en uygun komşuya, bu şekilde ihtiyacın karşılanmaması halinde geçit tesisinden en az zarar görecek olana yöneltilmelidir. Zira geçit hakkı taşınmaz mülkiyetini sınırlayan bir irtifak hakkı olmakla birlikte, özünü komşuluk hukukundan alır. Bunun doğal sonucu olarak yol saptanırken komşuluk hukuku ilkeleri gözetilmelidir. Geçit ihtiyacının nedeni, taşınmazın niteliği ile bu ihtiyacın nasıl ve hangi araçlarla karşılanacağı davacının sübjektif arzularına göre değil, objektif esaslara uygun olarak belirlenmeli, taşınmaz mülkiyetinin sınırlandırılması konusunda genel bir ilke olan fedakârlığın denkleştirilmesi prensibi dikkatten kaçırılmamalıdır.

Uygun güzergâh saptanırken önemle üzerinde durulması gereken diğer bir yön ise, aleyhine geçit kurulan taşınmaz veya taşınmazlar bölünerek kullanım şekli ve bütünlüğünün bozulmamasıdır. Şayet başka türlü geçit tesisi mümkün değilse bunun gerekçesi kararda açıkça gösterilmelidir.

Yararına geçit kurulacak taşınmazın tapuda kayıtlı niteliği ve kullanım amacı nazara alınarak özellikle tarım alanlarında, nihayet bir tarım aracının geçeceği genişlikte (emsaline göre 2,5-3 m.) geçit hakkı tesisine karar vermek gerekir. Bu genişliği aşan bir yol verilmesinin zorunlu olduğu hallerde, gerekçesi kararda dayanakları ile birlikte gösterilmelidir.

Saptanan geçit nedeniyle yükümlü taşınmaz malikine ödenmesi gereken bedel taşınmazın niteliği gözetilerek uzman bilirkişiler aracılığı ile objektif kıstaslar esas alınarak belirlenmelidir. Bu bedel de hükümden önce depo ettirilmelidir. Hemen belirtmek gerekir ki, bedelin belirlenmesinden sonra hüküm tarihine kadar taşınmazın değerinde önemli derecede değişim yaratabilecek uzunca bir süre geçmiş veya bedel tespitinden sonra yörede taşınmazın değerini artıracak değişiklikler meydana gelmiş olabilir. Bu gibi durumlarda mülkiyet hakkı kısıtlanan taşınmaz malikinin mağduriyetine neden olmamak ve diğer tarafın hakkın kötüye kullanılması sonucunu doğuracak olası davranışlarını önlemek için hüküm tarihine yakın yeni bir değer tespiti yapılması da gerekebilir.

Kurulan geçit hakkının Türk Medeni Kanununun 748/3 ve 1012. maddesi ile yeni Tapu Sicil Tüzüğünün "İrtifak hakları ve taşınmaz yükünün tescili" başlıklı 30. maddesi gereğince kütük sayfasında ayrılan özel sütununa tesciline karar verilmelidir.

Geçit hakkı kurulmasına ilişkin davalarda davanın niteliği gereği yargılama giderleri davacı üzerinde bırakılmalıdır.

Yukarıda açıklanan genel ilkeler ışığında somut olaya gelince; yararına geçit talep edilen 115 ada, 13 parsel sayılı taşınmazın geçit ihtiyacı içinde bulunduğu anlaşılmaktadır. Ancak, yararına geçit istenen taşınmaz lehine kurulan geçit irtifakının, davalının mülkiyetinde olan 115 ada, 10 ve 11 parsel sayılı taşınmazları ikiye bölecek biçimde tesis edildiği görülmektedir. Taşınmazı bölecek şekilde geçit irtifakı kurulması halinde, geçit yönünden yüklü taşınmaz malikinin uğrayacağı zarar ile yararlanan taşınmaz malikinin elde edeceği yarar arasında açık bir orantısızlık ortaya çıkacaktır. Geçit davalarında aleyhine geçit kurulan parsellerin ekonomik kullanım bütünlüklerinin korunması gerekirken, aleyhine geçit kurulan taşınmazın kullanım şekli ve ekonomik bütünlüğü bozulacak şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 01.12.2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.-


14. HUKUK DAİRESİ 2017/38 ESAS, 2020/7344 KARAR "İÇTİHAT METNİ"

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Davacılar vekili tarafından, davalı aleyhine 18.02.2009 gününde verilen dilekçe ile geçit hakkı tesisi talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kesin hüküm nedeni ile reddine dair verilen 23.01.2013 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacılar vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:

K A R A R

Dava, Türk Medeni Kanununun 747. maddesi gereğince geçit hakkı kurulması isteğine ilişkindir.

Davacılar vekili, murisleri ... tarafından 217 parsel sayılı taşınmazın umumi yol ile bağlantısı bulunmadığını belirterek geçit hakkı kurulması istemiyle Finike Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2005/9 Esas, 2005/150 Karar sayılı dosyasında dava açtığını, mahkemece açılan davanın kabulü ile 218, 1064 ve 1505 parseller aleyhine geçit irtifakı tesisine karar verildiğini ve bu kararın kesinleştiğini, kararın kesinleşmesinden sonra murisleri ...'ın vefat etmesi nedeniyle mirasçıları olarak müvekkillerinin anılan mahkeme kararının tapuya tescili istemiyle ilgili tapu müdürlüğüne başvuru yaptıklarını ancak tapu müdürlüğünün başvurularını kabul etmediğini, bu sırada aleyhine geçit hakkı tesis edilen 1505 parsel maliklerinden ...'in geçit bedelini almasına rağmen taşınmazdaki hissesini davalı ...'na sattığını, davalı ...'nun geçit hakkı ile ilgili karardan bilgisi olduğu halde kötüniyetli olarak geçit hakkının tapuda görünmediğinden bahisle müvekkillerinin yolu kullanmalarına izin vermediğini, bu nedenle daha önce 217 parsel lehine verilen ve kesinleşen mahkeme kararının davalı için de uygulanarak aynı şekilde geçit hakkı tesisini talep ve dava etmiştir.

Davalı, davaya cevap vermemiştir.

Mahkemece, geçit hakkı kurulması istemiyle açılan davanın tarafları değişmiş olsa da leh ve aleyhe geçit hakkı talep edilen taşınmazların Finike Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2005/9 Esas, 2005/150 Karar sayılı dosyasında hüküm verilen taşınmazlarla aynı taşınmazlar olduğu belirtilerek aynı konuya ilişkin verilmiş ve kesinleşmiş bir mahkeme kararı olması nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir.

Hükmü, davacılar vekili temyiz etmiştir.

Hukuk düzeninde istikrar sağlama amacı taşıyan kesin hüküm, hükme karşı yasa yollarının tükenmesi (şekli anlamda kesin hüküm) ve taraflar arasındaki hukuki ilişkinin bir daha dava konusu yapılmaması (maddi anlamda kesin hüküm) şeklinde hukuk yargılama sistemimizde yer almaktadır.

Şekli anlamda kesinleşmeyi zorunlu kılan, taraflar arasındaki hukuki ilişkinin yeniden dava konusu yapılamaması amacını güden maddi anlamda kesin hüküm HMK’nın 303. maddesinde düzenlenmiştir.

Anılan maddeye göre kesin hükmün oluşabilmesi için; 1)Dava konusunun, diğer bir anlatımla dava ile elde edilmek istenen sonucun aynı olması, 2) Dava sebebinin yani davanın dayanağı olan vakıaların aynı olması, 3) Davanın taraflarının aynı olması gereklidir.

Yukarıda açıklanan ilkeler ışığında somut olaya gelince, davacıların ... mirasçıları olarak Finike Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2005/9 Esas 2005/150 Karar sayılı kararının kesinleşmesi üzerine tapuya tescil istemiyle Finike Tapu Sicil Müdürlüğü'ne yaptıkları başvuruya verilen 30.05.2007 tarihli cevabi yazıda; kesinleşen mahkeme kararında aleyhine geçit hakkı tesis edilen 218, 1064 ve 1505 parsel sayılı taşınmazların tapu kayıt maliklerinden bir kısmının davada taraf olarak yer almadıkları belirtilerek kararın infazının gerçekleştirilemediği bildirilmiştir.

Tapu müdürlüğünün ilgili yazısı doğrultusunda Finike Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2005/9 Esas, 2005/150 Karar numaralı dosyasında yapılan incelemede, bir kısım tapu kayıt maliklerinin dosyada taraf olarak ekli olmasına rağmen gerekçeli karar başlığında isimlerinin yanlış yazıldığı, bir kısmının ise ölü olup mirasçılarının davaya dahil edildikleri tespit edilmiştir. Ancak tapu müdürlüğünün anılan yazısında da ismi geçen ...,....'ın 1505 parsel sayılı taşınmazda 2003 yılı itibariyle hissedar olmalarına rağmen davaya taraf olarak eklenmedikleri, yargılamanın yokluklarında tamamlandığı ve bu şekilde karar verildiği, kararın bu kişilere tebliğ dahi edilmeden kesinleştirildiği ve bu şekilde taraf teşkili sağlanmadan kesinleştirilen mahkeme kararının da infaz edilemediği anlaşılmıştır.

Tapuya tescili sağlanamayan kesinleşmiş mahkeme kararının tapuya güven ilkesi çerçevesinde hareket eden iyiniyetli üçüncü kişilere karşı bir hüküm ifade etmeyeceği açıktır. 1505 parsel maliklerinden ...in hissesini davalı ...'na satması ve yargılama sırasında davalı ...'nun da hissesini ...'a satmasıyla aleyhine geçit hakkı kurulan taşınmazlardan 1505 parsel sayılı taşınmazın maliklerinin bir kısmının değişmesi nedeniyle Finike Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2005/9 Esas, 2005/150 Karar sayılı davası ile eldeki davanın her ne kadar sebepleri ve konuları aynı olsa da, taraflarının aynı olmadığı anlaşılmıştır. Finike Asliye Hukuk Mahkemesinin 2005/9 Esas, 2005/150 Karar sayılı kararı eldeki dava açısından maddi anlamda kesin hüküm teşkil edemez. O halde mahkemece, davanın esası yönünden inceleme yapılarak bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde davanın reddi kararı verilmesi doğru görülmemiş, hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 16.11.2020 gününde oybirliği ile karar verildi.

  • GEÇİT HAKKININ TERKİNİ DAVASI

  • GEÇİT İRTİFAKININ TERKİNİ DAVASI

14. HUKUK DAİRESİ 2016/18044 ESAS, 2020/6699 KARAR "İÇTİHAT METNİ"


MAHKEMESİ: Asliye Hukuk Mahkemesi

Davacılar-birleştirilen davacılar vekili tarafından, davalı-birleştirilen davalılar aleyhine 16.03.2015 ve 31.07.2015 günlerinde verilen dilekçeler ile asıl davada geçit hakkının terkini, birleştirilen davada, tapu sicilinde yapılan devir işleminin muvazaalı olduğunun tespiti istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; asıl davanın kabulüne; birleştirilen davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine dair verilen 12.07.2016 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı ... vekili ile davalı ... Başaman vekili tarafından ayrı ayrı istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:

K A R A R

Asıl dava, geçit hakkının kaldırılması; birleşen dava tapu sicilinde yapılan devir işleminin muvazaalı olduğunun tespiti isteğine ilişkindir.

Davacı vekili, müvekkillerinin 712 parsel numarası ile kayıtlı olan taşınmazın maliki olduklarını, 715 parsel sayısı ile komşu taşınmazın maliki olduğunu, İznik Asliye Hukuk Mahkemesinin 2001/313 Esas sayılı davasında verilen karar ile 712 parsele bitişik olan 710 parsel ile olan sınırı boyunca 3 metre genişliğinde olmak üzere toplam 44,25 m²'lik alan üzerinde davalıya ait 715 parsel sayılı taşınmaz lehine geçit hakkı tesis edildiğini, halen ve fiilen davalının kullanımında olduğunu, davalının bu geçit hakkından yararlanmakta iken geçit hakkı verilen alana bitişik olan ve yola sınırı olan 710 nolu parselin ½ hissesini satın aldığını, geçit hakkında konu alanın bitişiği olan bölümde söz konusu 710 parselin ½ hissesini davalının satın almasından bu yana ve halen geçite engel teşkil edecek ne hukuki ve ne de fiili hiçbir engel mevcut bulunmamakta ise de davalının kendisine ait olan ve sonradan satın aldığı 710 nolu parselin bu bölümünü geçit olarak kullanmamakta ve bunda ısrar etmekte olduğunu, 715 sayılı parsel lehine mevcut olan geçit hakkının terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Birleşen 2015/241 Esas sayılı dosyada davacılar vekili, müvekkillerinin 712 parsel sayılı taşınmazın malikleri olduğunu, davalılardan ...'ın 715 parselin maliki olduğunu, müvekkillerinin TMK'nun ilgili maddeleri uyarınca İznik Asliye Hukuk Mahkemesinin 2015/80 Esas sayılı dosyası ile geçit hakkının kaldırılması davası açtıklarını, geçit hakkının terkini davası sırasında davalı ...'ın sahip bulunduğu ½ payı davalılardan Zehra Başaran'a devir ve temlik ettiğini, devir ve temlikin muvazaalı olduğunu, bu nedenle davalılar arasındaki davalı ...'ın sahip olduğu payın diğer davalı Zehra Başaran'a temlikine ilişkin anlaşmanın muvazaalı olması ile bu temlikin davacı müvekkillerine karşı hüküm ifade etmeyeceğinin tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı ... vekili, asıl ve birleşen davaların reddini savunmuştur.

Mahkemece; asıl davanın kabulüne, birleşen davanın kısmen kabul- kısmen reddine karar verilmiştir.

Hükmü, davalı ... vekili ile birleşen dosya davalısı ... vekili ayrı ayrı temyiz etmiştir.

İrtifak hakkı, tescilin terkini veya yüklü ya da yararlanan taşınmazın yok olmasıyla sona erer. (TMK m.783) Yüklü ve yararlanan taşınmazlara aynı kimse malik olursa bu kişide irtifak hakkını terkin ettirebilir. Terkin edilmedikce irtifak, ayni hak olarak varlığını sürdürür. (TMK m.784) Yararlanan taşınmaz malikinin tesis edilen zorunlu geçit hakkından vazgeçmesi de bu hakkı sona erdiren nedenlerden biridir. Yararlanan ve yükümlü taşınmazların birinin veya her ikisinin kamulaştırılmasıyla birlikte geçit hakkı ortadan kalkar. Lehine irtifak kurulan taşınmaz için bu hakkın sağladığı hiçbir yarar kalmamışsa yüklü taşınmazın maliki bu hakkın terkinini isteyebilir. Yüküne oranla çok az yarar sağlayan bir irtifak hakkını bedel karşılığında kısmen veya tamamen terkini istenilebilir. (TMK m.785)

Genel yola bağlantısı bulunmayan taşınmazlar için, yol ihtiyacını karşılamak amacıyla kurulan geçit hakkı, bu ihtiyacın sona ermesi ile birlikte ya da yüküne oranla çok az yarar sağladığı kanıtlandığı takdirde hukuksal temelini de kaybedeceğinden, böyle bir durumda yükümlü taşınmazın maliki de bedel karşılığında taşınmazı üzerinde kurulan geçit hakkının kaldırılmasını isteyebilir.

Geçit hakkının kaldırılması davalarında, davacı tarafından geçit ihtiyacının sona erdiğinin veya kaldırılması istenen geçitin davalının taşınmazına, yüküne oranla çok az yarar sağladığının kanıtlanması gerekir.

Somut olaya gelince, asıl dava geçit hakkının kaldırılması isteğine ilişkindir. Davalının maliki olduğu 715 parsel lehine, davacının maliki olduğu 712 parsel aleyhine 21.05.2004 tarihinde geçit irtifakı kurulmuştur. Türk Medeni Kanununun 779. maddesi gereğince irtifak hakkı bir taşınmaz lehine olacak şekilde diğer taşınmaz üzerine kurulur. Geçit irtifakı taşınmazın mülkiyet hakkına bağlı olduğundan eşyaya bağlı bir haktır. Lehine irtifak hakkı tesis edilen taşınmaza, yola cepheli olan bitişik taşınmazın malikinin aynı kişiler olması, geçit irtifakının taşınmaz lehine kurulduğu ilkesi gereği geçit irtifakının kaldırılması sebebi değildir. Davalıya ait her iki taşınmaz tevhid edilmediği sürece ve yukarıda belirtilen sona erme sebepleri gerçekleşmediğinde geçit irtifakının mahkeme kararıyla kaldırılması mümkün değildir. O halde mahkemece geçit irtifakının terkini isteminin reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.

Birleşen dava yönünden ise; davacıların 710 parsel sayılı taşınmazda pay sahibi olmadığı gibi mülkiyet iddialarının da olmadığı ve davacılar tarafından davalılar arasında gerçekleşen tapu devri işleminin yolsuz tescile dayandırılmadığı gözetildiğinde davacıların bu davayı açmakta bir hukuki yararları bulunmadığından mahkemece davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçeyle davalılar ... ile ... arasında yapılan devir işleminin muvazaalı oluğunun tespitine karar verilmesi doğru görülmemiş, hükmün bu nedenlerle bozulması gerekmiştir.

Kabule göre de; davacıların 712 parsel sayılı taşınmazın tapu kayıt maliki muris Nevin Arslan’ın mirasçısı olduklarının ilgilisinden mirasçılık belgesi temin edilerek denetlenmemesi de doğru değildir.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalılar vekillerinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan temyiz harcının yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 02.11.2020 tarihinde oybirliği ile karar verildi.



14. HUKUK DAİRESİ 2016/7633 ESAS, 2019/1788 KARAR "İÇTİHAT METNİ"


MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 19.01.2015 gününde verilen dilekçe ile geçit hakkı kurulması talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 24.12.2015 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı vekili ve davalı ... vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:

K A R A R Dava, TMK'nın 747. maddesi gereğince geçit hakkı kurulması isteğine ilişkindir.

Davacı vekili, müvekkili adına kayıtlı 108 ada 10 parsel sayılı taşınmaz yararına, davalılara ait 108 ada 9 ve 16 parsel sayılı taşınmazlar aleyhine geçit hakkı kurulmasına karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı ... vekili bilirkişiler tarafından belirlenen 3 No'lu alternatifin müvekkilinin evinin önünden geçtiğini, 2 No'lu alternatifin daha uygun olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.

Davalı ... vekili, davacıya ait 108 ada 10 parsel sayılı taşınmazın bir kısmı aleyhine tapu iptali ve tescil davası açtığını bu davanın sonucunun beklenmesi gerektiğini, belirterek davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece, davanın davalı ... yönünden kabulü ile, Fen Bilirkişinin 27.05.2015 tarihli raporunda mavi taralı 108 ada 9 parsel sayılı taşınmazın 24,07 m2'lik kısmında 108 ada 10 parsel sayılı taşınmaz lehine geçit hakkı tesisine karar verilmiştir.

Hükmü, davalı ... vekili ve davacı vekili temyiz etmişlerdir.

Bu tür davalar ülkemizde arazi düzenlenmesinin sağlıklı bir yapıya kavuşmamış olması ve her taşınmazın yol ihtiyacına cevap verilmemesi nedeniyle zorunlu olarak açılmaktadır. Geçit hakkı verilmesiyle genel yola bağlantısı olmayan veya yolu bulunsa bile bu yol ile ihtiyacı karşılanamayan taşınmazın genel yolla kesintisiz bağlantısı sağlanır. Uygulama ve doktrinde genellikle bunlardan ilkine “mutlak geçit ihtiyacı” veya “geçit yoksunluğu”, ikincisine de “nispi geçit ihtiyacı” ya da “geçit yetersizliği” denilmektedir.

Türk Medeni Kanununun 747/2 maddesi gereğince geçit isteği, önceki mülkiyet ve yol durumuna göre en uygun komşuya, bu şekilde ihtiyacın karşılanmaması halinde geçit tesisinden en az zarar görecek olana yöneltilmelidir. Zira geçit hakkı taşınmaz mülkiyetini sınırlayan bir irtifak hakkı olmakla birlikte, özünü komşuluk hukukundan alır. Bunun doğal sonucu olarak yol saptanırken komşuluk hukuku ilkeleri gözetilmelidir. Geçit ihtiyacının nedeni, taşınmazın niteliği ile bu ihtiyacın nasıl ve hangi araçlarla karşılanacağı davacının sübjektif arzularına göre değil, objektif esaslara uygun olarak belirlenmeli, taşınmaz mülkiyetinin sınırlandırılması konusunda genel bir ilke olan fedakârlığın denkleştirilmesi prensibi dikkatten kaçırılmamalıdır.

Uygun güzergah saptanırken önemle üzerinde durulması gereken diğer bir yön ise, aleyhine geçit kurulan taşınmaz veya taşınmazlar bölünerek kullanım şekli ve bütünlüğünün bozulmamasıdır. Şayet başka türlü geçit tesisi mümkün değilse bunun gerekçesi kararda açıkça gösterilmelidir.

Yararına geçit kurulacak taşınmazın tapuda kayıtlı niteliği ve kullanım amacı nazara alınarak özellikle tarım alanlarında, nihayet bir tarım aracının geçeceği genişlikte (emsaline göre 2,5-3 m.) geçit hakkı tesisine karar vermek gerekir. Bu genişliği aşan bir yol verilmesinin zorunlu olduğu hallerde, gerekçesi kararda dayanakları ile birlikte gösterilmelidir.

Saptanan geçit nedeniyle yükümlü taşınmaz malikine ödenmesi gereken bedel taşınmazın niteliği gözetilerek uzman bilirkişiler aracılığı ile objektif kıstaslar esas alınarak belirlenmelidir. Bu bedel de hükümden önce depo ettirilmelidir. Hemen belirtmek gerekir ki, bedelin belirlenmesinden sonra hüküm tarihine kadar taşınmazın değerinde önemli derecede değişim yaratabilecek uzunca bir süre geçmiş veya bedel tespitinden sonra yörede taşınmazın değerini artıracak değişiklikler meydana gelmiş olabilir. Bu gibi durumlarda mülkiyet hakkı kısıtlanan taşınmaz malikinin mağduriyetine neden olmamak ve diğer tarafın hakkın kötüye kullanılması sonucunu doğuracak olası davranışlarını önlemek için hüküm tarihine yakın yeni bir değer tespiti yapılmalıdır.

Geçit davalarında uygulanan kesintisizlik ilkesi gereğince davacıya ulaşım sağlayacak geçitin herhangi bir engelle karşılaşmadan genel kadastro yoluna ulaşması gerekir. Ayrıca, kurulan geçit hakkının Türk Medeni Kanununun 748/3 ve 1012. maddesi ile yeni Tapu Sicil Tüzüğünün “İrtifak hakları ve taşınmaz yükünün tescili” başlıklı 30. maddesi gereğince kütük sayfasında ayrılan özel sütununa tesciline karar verilmelidir. Yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda somut olaya gelince;

Mahkemece davanın kabulü ile, fen bilirkişinin 27.05.2015 tarihli raporunda 2 No'lu alternatif olarak belirtilen 108 ada 9 parsel sayılı taşınmazın 24,07 m2'lik kısmında 108 ada 10 parsel sayılı taşınmaz lehine geçit hakkı tesisine karar verilmiş ise de, davalı ... tarafından eldeki dosya davacısı ... aleyhine 108 ada 10 parsel sayılı taşınmazın bir kısmı için açılan tapu iptali ve tescil davasında ... 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2015/151 – 2017/308 E-K sayılı ilamı ile bu dosyada aldırılan 06.04.2017 tarihli fen bilirkişi raporunda 108 ada 10 parsel sayılı taşınmazın A harfi ile gösterilen 34,22 m2'lik kısmının iptali ile, davacı ... adına tesciline karar verildiği ve kararın 18.10.2017 tarihinde kesinleştiği, ... 2. Asliye Hukuk Mahkemesince tapu kaydının iptaline karar verilen 10 No'lu parsel üzerindeki bilirkişi raporunda A harfi ile gösterilen alanın eldeki davada geçit hakkı tesisi edilen alanla örtüştüğü ve davacıya ait 108 ada 10 parsel sayılı taşınmaz ile geçit kurulan alanın irtibatı kesildiği, oluşan son durumun kesintisizlik ilkesinin ihlaline yol açtığı anlaşılmaktadır.

Bu durumda mahkemece, taşınmaz başında bilirkişiler eşliğinde tekrar keşif yapılarak, bilirkişilerden yararına geçit hakkı tesisi istenen taşınmazın genel yola bağlantısını sağlayacak şekilde, geçit davalarında uygulanan kesintisizlik ilkesi gözetilerek, geçit seçeneklerini gösterir rapor düzenlemeleri ve krokide göstermeleri istenerek, yararına geçit hakkı tesisi istenen 108 ada 10 parsel sayılı taşınmazın genel yola kesintisiz bağlanmasını sağlayacak şekilde en uygun alternatiften geçit hakkı tesisine karar verilmesi gerekir.

Açıklanan bu nedenlerle kararın bozulması gerekmiştir.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 27.02.2019 tarihinde oybirliği ile karar verildi.





 

Avukat Gökhan Sarı Hukuk Bürosu

Hukuki sorunlarınıza dair her türlü görüş, yorum ve sorularınızı sitemiz üzerinde bulunan Whatsapp iletişim butonunu kullanarak bize yöneltebilirsiniz.

 


Son Yazılar

Hepsini Gör

Comentários


bottom of page